Manevi tazminat, istem konusuna göre değişmekte ve bazı durumlarda TMK bazı durumlarda TBK’ya göre değerlendirilmektedir. Örneğin boşanma davasına bağlı tazminat davaları için TMK uygulanırken, haksız fiilden kaynaklı tazminat davalarında TBK uygulanmaktadır.
Yargıtay kararlarına göre manevi tazminata konu olabilecek kişilik hakları şunlardır:
• Kişinin yaşamı (Örneğin, babası öldürülen kişinin manevi tazminat hakkı vardır),
• Kişinin sağlığı (Örneğin, doktor hatası nedeniyle bağırsak florası bozulan kişi manevi tazminat talep edebilir),
• Kişinin vücut bütünlüğü (Örneğin, iş kazası nedeniyle gözü kör olan kişi manevi tazminat talep edebilir),
• Kişinin ruh bütünlüğü (Örneğin, aleyhine suç işlenmesi veya internetten bir haber yayınlanması nedeniyle depresyona giren veya ruh sağlığı bozulan kişi manevi tazminat isteyebilir),
• Müdahale edildiğinde kişinin üzüntü veya elem duymasına yol açan diğer fiziki, duygusal ve sosyal kişilik değerleri.
Manevi tazminat miktarını belirleyen kriterler şunlardır (BK md. 47):
• Somut durumun özellikleri,
• Tarafların mali durumları,
• Tarafların olaydaki kusurlarının ağırlığı (kusur oranları),
• Meydana gelen manevi zararın büyüklüğü (Örneğin, ölüm, yaralanma veya sadece üzüntü duyulması),
• Olay tarihi itibariyle paranın satın alma gücü.
Manevi tazminat olarak belirlenecek miktar, tazminat sorumlusunu fakirleştirmemeli, tazminat alacaklısını da zenginleştirmemelidir.
O hâlde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut durumda elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır (HGK -K.2021/1760).
Maddi zararda olduğu gibi manevi tazminatta kesin bir hesabın yapılması olanaksızdır. Bunun için miktarı, somut olayın özelliği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak Türk Medeni Kanununun (TMK) 4. maddesi uyarınca hâkim tarafından takdir ve tayin edilir. Hâkim, manevi tazminatın miktarını belirlemede geniş bir yetkiye sahiptir. (Hukuk Genel Kurulu 2017/1818 E. , 2018/1025 K.)
Manevi tazminat davası açılırken kural, davanın netleşmiş bir miktar üzerinden açılmasıdır. Manevi tazminat talebi kural olarak ıslah ile artırılamaz ve bölünemez. Ancak bunun bazı istisnaları bulunmaktadır.
“.. ıslah müessesi davanın görülmesi sırasında tarafların kusurlarında, zararı doğuran nedenlerin ve olayların tespitinde ve uğranılan zararın miktarında bir değişiklik olması durumunda maddi tazminat için işletileceği gibi; zararı doğuran olayın meydana geliş biçiminin yeni ortaya çıkan bulgu ve tespitler sonucu, kişilerin manevi yönden çok daha fazla etkilendiğinin saptanması halinde manevi tazminat için de uygulanabilir. Ancak bu durumun istisnai bir durum olduğu ve manevi zararın sonradan gerçekten artmış olduğunun tespiti halinde işletilebileceği kuşkusuzdur.
Ayrıca manevi tazminat talepleri açısından konunun manevi tazminatın amacı ve niteliğinin dikkate alınması suretiyle ele alınması gerektiğinde de duraksama bulunmamaktadır.Dava devam ederken, zarar artmaya devam etmişse veya başlangıçta öngörülmeyen bir neden varsa manevi tazminat davası kısmi olarak açılabilir ancak aslolan manevi tazminatın bütünlüğüdür. (Danıştay 10.Dairesi 2019/10269 E. 2021/530 K. )
Manevi tazminat isteği niteliği itibarıyla tektir ve bölünemez, fazlaya ilişkin talep saklı tutulmak suretiyle bölümler halinde de istenemez. Sonradan gelişen bir olgunun varlığı iddia edilip kanıtlanmadığı sürece başlangıçta talep edilen manevi tazminat miktarı ıslahla da olsa artırılamaz. (Yargıtay 2.HD. 2012/1678 E. , 2012/21498 K.)
Manevi Tazminat davasını kimler açabilir?
Tazminat nedeni, hukuka aykırı işlenen bir fiil nedeniyle bir kişinin ölümü ise, ölenin destekte bulunduğu yakınları da maddi tazminat davası açabilirler. Ölüm nedeniyle açılan maddi tazminat davalarında hükmedilen tazminata, “destekten yoksun kalma tazminatı” denilmektedir. Ölen kişinin eşi, çocukları, anne-babası veya ölenin kendisine destekte bulunduğunu ispat edebilen herkes maddi ve manevi tazminat davası açabilir.
Ölenin herhangi bir desteği olmamasına rağmen ölümden üzüntü duyan birinci derece yakınlar da manevi tazminat davası açabilirler. (Borçlar Kanunu md. 56/2).
Bunlar dışında kişilik hakları zedelenen kişiler doğrudan bu davayı açabilir.
Manevi tazminatı her ne kadar doğrudan kişilik hakları zarara uğrayan kişiler açabilmekte ise de, yansıma zarar kavramı nedeni ile bazı durumlarda bedensel bütünlüğü ağır şekilde bozulan kişilerin yakınları da yaşadığı manevi ızdıraptan dolayı manevi tazminat davası açabilmektedir.
Bu hususta yargıtayın kriterlerine göre; bedensel bütünlüğü zarar gören kişinin yakınları, yaşanan olay nedeni ile şoka girmişse, uzun bir süre olayın etkisi altında kalmışsa yansıma zarardan bahsedilebilir ve manevi tazminat talebinde bulunabilirler
“…Öyleyse, bir kişinin cismani zarara uğraması sonucunda, onun (ana, baba, karı, koca ve çocuklar gibi) çok yakınlarından birinin de aynı eylem nedeniyle ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğünün ağır şekilde bozulmuşsa, onların da manevi tazminat isteyebilecekleri kabul edilmelidir. Nitekim, kaza sonucu ağır yaralanan ve 2 kez ameliyata rağmen iyileşmeyen çocuklarının durumu sebebiyle ruhsal bütünlüğü bozulan anne ve babanın (H.G.K. 26.4.1995 gün ve 1995/11-122, 1995/430) ve haksız eylem sonucu ağır yaralanan ve iktidarsız kalan kocanın karısının manevi tazminat isteyebileceklerine (H.G.K. 23.9.1987 gün ve 1987/9-183 1987/655) ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları aynı esaslara dayanmaktadır.
Yargıtay kararlarındaki somut olaylara bakıldığında; kişinin ağır bedensel zarar görmesi ve yakınlarının bundan çok fazla etkilenmesi gerekmektedir. Örneğin işçinin iş kazası neticesinde ayağını kırması nedeni ile yakınlarının manevi tazminat davası açma hakkı yoktur. Ancak işçinin %100 iş gücü kaybı olması durumunda manevi tazminat davası açma hakları bulunmaktadır. Buradaki kriter tamaman zarar görenin zararının büyüklüğü ve yakının bundan psikolojik olarak ağır şekilde etkilenmesidir. (Maddi etkilenme halinde zaten destekten yoksun kalma tazminatı adı altında tazminat davası açılmaktadır.)
Somut olayda, 11.07.2003 tarihinde 34 yaşında olan davacının geçirdiği iş kazası sonucu %41.20 oranında işgöremezliğe uğradığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Davacı eş ve çocukların ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğünün ağır bir şekilde bozulduğunu söylemek mümkün değildir.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular nedeniyle, olayda uygun illiyet ve hukuka aykırılık bağı koşulları oluşmadığından davacılar Meryem, S.Nur, Merve, Ş.Sultan ve Sefa’nın manevi tazminat isteminin reddi gerekirken ka¬bulü usul ve yasaya aykırıdır. (21. Hukuk Dairesi 2010/6121 E. , 2012/1133 K.)
Somut olayda, olay tarihinde 26 yaşında olan …’ın geçirdiği işkazası sonucu % 100 oranında sürekli işgöremezliğe uğradığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. İşgöremezlik oranı ve diğer kanıtlara göre kazazede sigortalı ağır bir cismani zarara uğramıştır. Hal böyle olunca davacı kardeşlerin ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğünün ağır bir şekilde bozulduğunu söylemek mümkündür.
Açıklanan maddi ve hukuki olgular nedeniyle davacı kardeşler yararına uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.( 21. Hukuk Dairesi 2012/7491 E. , 2013/530 K.)
ÖZKÖK HUKUK BÜROSU
AV.MEHMET İŞLEK