HEMEN İLETİŞİME GEÇMEK İÇİN: 0 541 485 92 48

BOŞANMA DURUMUNDA MAL VARLIĞI

Boşanma davasının açılması ile gündeme gelen malvarlığına ilişkin davalardan biri de katkı payı, diğer adıyla değer artış payı alacağı davasıdır. Değer artış payı kavramı ile eşlerden birine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunulması durumunda mal rejiminin tasfiyesi sırasında katkıda bulunan eşin talep etmeye hak kazandığı alacak ifade edilmektedir.

Uygulamada sıklıkla yatırım amacıyla satın alınan malvarlığı değerinin eşlerden birisi adına tescilinin yapıldığı ve boşanma aşamasında malvarlığı kendi adına tescillenmiş olan eşin, diğer eşin bu malvarlığı değerini kendisine bağışladığı yönünde iddiada bulunduğu görülmektedir. Ancak Yargıtay kararları “Evlilik birliğinin ömür boyu süreceği inancının hakim olduğu düşünceyle, ortak yaşamı ve geleceği güvence altına almak amacıyla, beraberlikten doğan dayanışmayla ve karşılıklı güvene dayanarak, örf ve adete uygun olarak eşlerin birlikte yatırım yapmaları bağış olarak değerlendirilemez. Eşler arasında dayanışma, güven ve sadakat esastır. Gelecekte aile üyelerinin yararlanacakları beklentisiyle birlikte malvarlığı edinme çabaları, eşlerden birinin sebepsiz zenginleşmesiyle sonuçlanmamalıdır.” şeklinde olup, bu durumun bağış olarak nitelendirilemeyeceği açıkça ifade edilmektedir.

Eşlerin Birlikte Yaptığı Yatırımlar Nasıl Paylaşılır

Eşlerin evlilik birliğinden doğan dayanışmayla ve karşılıklı güvene dayanarak edindikleri malvarlığını eşlerden biri adına tescil etmeleri halinde bağış amacını taşıyan davranış ve iradenin duraksamaya yer vermeyecek şekilde ispatlanması gerekmektedir. Bu kapsamda bir eşin diğer eşe ait bir malvarlığına yaptığı her katkının ya da kazandırmanın bağışlama olmayacağı kabul edilmektedir. Bağış iradesinin varlığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde ispatlanmadıkça bağış iradesinin bulunmadığı, diğer eşin bu mal üzerinde katılma alacağının bulunduğu kabul edilerek malvarlığının tasfiyesi gerçekleştirilmektedir. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 28.02.2017 Tarih, 2017/1343 Esas ve 2017/2693 Karar sayılı ilamı;

“Yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler uyarınca yapılan incelemede;
Dairemizin uygulamalarına göre, duraksamaya yer vermeyecek şekilde bağış iradesinin ortaya koyacak beyan ve davranış yoksa, salt davacı tarafından bedeli ödenerek taşınmazın davalı adına tescil edilmesi işlemi tek başına bağış olarak kabul edilmesi için yeterli değildir. Bu itibarla eldeki davada dava dilekçesindeki beyanların bağış iradesini gösterir nitelik taşımadığı, esasen beraberlikten doğan dayanışmayla ve karşılıklı güvene dayanarak, taşınmazın davalı eş adına tescil edildiği anlaşılmakla, talep uyarınca iddia ve savunma çerçevesinde mal rejiminin tasfiyesi hakkında karar verilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeksizin yazılı şekilde 2774 ve 2751 parsel sayılı taşınmazlara yönelik davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.”
şeklindedir.

HEMEN İLETİŞİME GEÇMEK İÇİN: 0 541 485 92 48