Akıl ve irade sahibi olan insan sergilediği tutum ve davranışların sonuçlarını öngörebilir ve buna göre adım atar. İnsanın zihni ve davranışları ile arasındaki ilişkiye nörobilim; insan beyni ve hukuk arasındaki ilişkiye nörohukuk denebilir. Peki insan zihni ele geçirilir ve yönlendirilirse bunun hukuki sonuçları ne olabilir? Bilgisayar, cep telefonu hacklenebilir, peki ya insan zihni?

Cezai Sorumluluk

Hukukta kusur, işlediği haksızlıktan dolayı failin kınanabilmesi anlamına gelir. Kusur, ceza sorumluluğunun esasını oluşturur. Kusur yeteneğinin hukuki esası, failin yaptığı hareketin ne anlama geldiğini kavrayabilmesi, bu bilinçle hareket edebilmesidir. Zihni kontrol altına alınan bir kişinin kusur yeteneği de ortadan kalkmış demektir. Bu nedenle zihni kontrol altında bulunan kişi değil, zihni yönlendiren kişinin cezai sorumluluğuna gitmek gerekecektir.

  • Borçlar Hukuku

Kusurun objektif ve subjektif olmak üzere iki yönü bulunmaktadır. Objektif kusur; failin 3. Kişiden beklenen davranış şeklinden sapması olarak, subjektif kusur bizzat failin kınanabilmesi ile bağlantılıdır. Bu durumda zihni kontrol edilen kişinin kusurlu sorumluluk hallerinde sorumsuzluğu gündeme gelmektedir.

Aynı şekilde zihni kontrol altında olan kişi bu kontrol nedeniyle borca aykırı davranış sergilemişse (temerrüde düşmek gibi) borca aykırı davranışından doğan zararı tazmin etmesi beklenemeyecektir.

  • Tüketici Hukuku Açısından

Tüketici tercihleri açısından beyinlerimizin kontrol altına alınması da birtakım tehlikeler arz etmektedir.  Örneğin yönlendirme ile kişi hiç ihtiyacı yokken kendini bir alışveriş batağı içinde bulabilecektir. Burada yönlendirmenin sözleşmenin taraflarından biri tarafından mı yoksa 3. Bir kişi tarafından mı yapıldığına ilişkin ayrım yapmak gerekmektedir. Sözleşmenin diğer tarafının yönlendirmesi ile oluşan satış sözleşmesinin aslında hiç kurulmadığı söylenebilir. 3. Kişinin yönlendirmesinde ise yönlendirmeyi satıcının bilip bilmemesi önem arz etmektedir. Satıcı yönlendirmeyi bilmiyor ve bilebilecek bir durumda da değilse piyasa dengesi gözetilerek sözleşmenin geçerli olacağını kabul etmek gerekmektedir. Bununla birlikte meydana gelen zararın yine yönlendiren kişi tarafından giderilmesi beklenecektir.

  • Fikri Mülkiyet Hukuku

Hayatın olağan akışında düşünce telif hukuku kapsamında korunmaz. Ancak zihin kontrolü söz konusu olduğunda düşüncenin de korunması söz konusu olmalıdır. Burada en büyük sorun eser sahibinin, eserin gerçekten kendisine ait olduğunun ispatlayabilmesidir. Böyle bir durumda ispat her ne kadar zor olsa da gelecekte düşüncenin de bir flash belleğe ya da cd’ye aktarılması mümkün gibi göründüğünden yapılacak zihin kaydı bu anlamda delil niteliği taşıyacaktır.

  • Özel Hayatın Gizliliği

Zihin kontrolü şüphesiz ki özel hayat kavramını egale edecek potansiyele sahiptir. Öyle ki anlık düşünceler değil hatıralar dahi zihin kontrolü nedeni ile ele geçirilebilecektir. Bu ise insan yaşamını oldukça konforsuz bir hale getirecektir. İnsani ilişkilerin bu durumdan olumsuz etkileneceği kuşkusuzdur.

SONUÇ OLARAK; zihin kontrolü, düşünce okuma gibi olgular her ne kadar ilk bakışta ilgi çekici görünse de sonuçları bakımından bir takım önlemler alınmasını gerektirmektedir. Bu nedenle hukuki olarak çalışmalar yapılması elzemdir.