HEMEN İLETİŞİME GEÇMEK İÇİN 0 541 485 92 48
TASARRUFUN İPTALİ DAVALARI
Malların üzerine haciz uygulanmadan ya da iflas kararı verilmeden önce borçlunun malları üzerindeki yetkisi sınırsızdır. Haciz ve iflas kararı ile birlikte borçluların tasarruf yetkisi kısıtlanmaktadır. Borçlular, bazı alacaklılarını kayırmak ya da bazı tüm alacaklılar aleyhine ileride mallarının haczedilip satılmasını önlemek amacıyla kısmen ya da tamamen elden çıkarabilirler. Tasarrufun iptali davası, borçluların aleyhine yapılan işlemin kendileri bakımından sonuç doğurmaması, hükümsüz sayılması için alacaklılara bu malları haczedilip sattırma yetkisi verip alacaklarına kavuşmasını sağlayan bir davadır.
Tasarrufun İptali Davasının Niteliği
Bir borçlunun, alacaklılarına zarar vermek kastıyla mallarının haczinden veya hakkında iflas kararı verilmesinden önce alacaklılarından mallarını kaçırmak için yapmış olduğu tüm tasarrufların sadece dava açan alacaklı bakımından hükümsüz sayılmasını sağlamak için kesin ya da geçici aciz belgesine sahip alacaklılarca kanunda öngörülen sebeplere dayanılarak 5 yıllık süre içerisinde açılabilen borçlunun malvarlığından çıkardığı dava konusu mal ve haklar üzerinde davacı alacaklıya cebri icra yetkisi tanıyan şahsi nitelikte bir eda davasıdır.
Tasarrufun İptali Davasının Amacı
Tasarrufun iptali davasının amacı borçlunun henüz tasarruf yetkisi kısıtlanmadan önceki dönemde birtakım mallarını kaçırmak amacıyla yaptığı işlemlerin davacı bakımından hükümsüz sayılarak borçlunun malvarlığından uzaklaştırdığı mal ve haklar hala sanki borçluya aitmiş gibi alacaklılara cebri icra yetkisinin verilmesini sağlamaktır.
Davanın Alacaklı Lehine Sonuçlanması Durumu
Dava konusu mal tekrar borçlunun malvarlığına dönmemektedir. Sadece davayı açan alacaklı bu sonuçtan faydalanmaktadır. Tapu kaydının tekrar borçlu adına tesciline gerek kalmaksızın borçlunun üçüncü kişiye yaptığı satış sanki yapılmamışçasına, mahkeme alacaklının icra dosyasındaki alacağı ile sınırlı olarak satışın iptaline karar verir ve alacaklıya dava konusu mal üzerinde haciz ve satış yapma yetkisi tanınır.
Tasarrufun İptali Davasının Davacısı
İptal davasını açacak olan kişiler kesin ya da geçici aciz vesikası sahibi olan alacaklılardır. Kesin aciz vesikası, alacaklının alacağının tamamına kavuşamaması durumunda alacaklının alacağına kavuşamadığı kısma ilişkin alacaklıya verilen belgedir. Borçlunun haczedilecek malların kısmen haciz tutanağına geçirilmesi ve bu tutanaktan sonra diğer araştırmaların da yapılarak borçlunun mallarının alacaklının alacağının tamamını karşılamaması durumunda icra dosyasının içeriği geçici aciz belgesi hükmü taşımaktadır. Yeni düzenlemeler ile iptal davası açmak isteyen alacaklılar icra dairesine başvurarak geçici aciz belgesi alabileceklerdir.
Muvazaa nedeni ile açılan iptal davalarında ise zaten işlem muvazaalı olduğundan borçlu hakkında bir aciz vesikası sunulmasına gerek duyulmadan dava açılabilmektedir.
İptal davalarında borçlu ve üçüncü kişi zorunlu dava arkadaşıdır. Üçüncü kişinin dördüncü veya beşinci kişiye malı devretmesi durumunda alacaklı tarafından bu kişilerin kötü niyetli oldukları kanıtlanırsa bu kişiler hakkında da iptal davası açılabilir. Hangi borçlunun tasarrufunun iptali istenmiş ise aciz halinde olma koşulu o borçlu yönünden değerlendirilmelidir. Diğer davalıların hakkında aciz vesikası alınmasına gerek yoktur. Yargıtay kararlarına göre davacı, dava dilekçesinde aciz belgesini alıp mahkemeye sunmak zorunda değildir. Yargıtay aşamasında dahi bu vesika mahkemeye sunulabilir. Borçlunun adresinin bilinmediği durumlarda, Yargıtay’a göre borçlunun terk ettiği adreslerine gidilir ve borçlunun sürekli adres değiştirdiği tespit edilir ise artık borçlu hakkında fiilen haciz yapılması mümkün olmadığından bulunan adreslerinde yeterli veya hiçbir mal bulunamaması durumunda borçlunun aciz halinde olduğu kabul edilir ve bu gibi aciz vesikasının sunulmasına gerek yoktur. Ayrıca bazı özel düzenlemeler gereği bazı kişilerin bu davayı açarken aciz vesikası sunmaları gerekli değildir. Örneğin, iflas idaresi tarafından açılan davalarda borçlu zaten iflas etmiş olduğu için borçlu hakkında aciz belgesi ibrazına gerek yoktur. Aynı şekilde Devletin açtığı iptal davalarında da aciz vesikası ibraz edilmesine gerek yoktur.
İcra Takibi Kesinleşmiş Olmalıdır
Borçlu hakkında icra takibi yapılmış ve takibin kesinleşmiş olması tasarrufun iptali davalarında Yargıtay içtihatları ile kabul edilmiş özel bir dava şartıdır. İtirazın iptali ya da itirazın kaldırılması davaları mevcut ise, tasarrufun iptali davalarında bekletici mesele yapılmasına tasarrufun iptali davasına bakan mahkemece karar verilir. Menfi tespit davalarının bekletici mesele yapılabilmesi için ise Yargıtay’ın aradığı şart menfi tespit davasının, tasarrufun iptali davasından önce açılmış olmasıdır.
Doktrinde aksi görüşler olsa da Yargıtay’a göre borcun doğum tarihi iptali istenen tasarrufun sonrasına dayanıyorsa dava usulden reddedilmelidir. Peki borç ne zaman doğmuş sayılır? Bir kimsenin çeke dayalı bir alacak hakkı varsa çek bedeli zamanı geldiğinde ödenmemişse, alacaklı borçlunun kaçırdığı mallar hakkında iptal davası açmayı düşünüyorsa borç burada çekin bankaya ibraz edildiğinde, bonoya dayalı takiplerde bononun tanzim tarihinde borç doğmuş sayılmaktadır. Bono ve çek, çoğu kez önceden gerçekleşen temel ilişki sonucunda mevcut borcun ödenmesi için düzenlendiğinden, çeke ve bonoya dayalı takiplerde bu temel ilişki araştırılır ve de bu temel ilişkinin kurulduğu tarihlerde borç doğmuş sayılır. Faturadan kaynaklanan alacaklarda faturanın düzenlendiği tarihe bakılır. Yargıtay’a göre, işçilik alacaklarında, kıdem tazminatı, ihbar tazminatının doğum tarihi işçinin işe girdiği tarih olarak kabul edilmektedir. Bu doğrultuda işçilerin önü tasarrufun iptali davasının açılabilmesi için açılmış bulunmaktadır. Alacağın doğum tarihi ile tasarruf tarihi aynı tarihte ise Yargıtay’ın yerleşik bir içtihadı bulunmamaktadır. Bir görüşe göre, tasarruf ve borcun doğum tarihi aynı ise tasarrufun iptali davasının dinlenmesine karar verilmesi hakkaniyete uygun olacaktır.
Tasarrufun İptali Davasının Davalısı
İcra İflas Kanunu’na göre açılan tasarrufun iptali davasının davalıları, öncelikle borçlu ve borçludan dava konusu taşınır ya da taşınmazı devralan kişidir. Borçlu ya da borçludan dava konusu taşınır ya da taşınmazı devralan kişilerden birinin dava açılırken davalı olarak gösterilmemesi durumunda mahkeme alacaklıya bu eksikliğin giderilmesi için süre verecektir. Borçlu ve borçludan taşınır ya da taşınmazı devralan üçüncü kişi, mecburi dava arkadaşıdır. (Ölmüş olmaları durumunda mirasçıları da davada davalı konumunda yer alabilecektir.) Dava konusu malın üçüncü kişiden, dördüncü kişiye devredilmesi durumunda dördüncü kişi iyi niyetli ise davaya dahil edilemez. Davacı, dördüncü kişinin kötü niyetli olduğunu ispat edemiyorsa yargılamaya dahil edilmesini sağlamamalıdır, aksi takdirde bu kişi haksız yere dava ile karşı karşıya kaldığından davacı vekalet ücretini ve yargılama giderlerini karşılamak durumunda kalacaktır.
Tasarrufun iptali davasının BK m.19 uyarınca muvazaaya dayalı olarak açılması durumunda tasarrufun iptali davasının davalıları, borçlu ve borçlunun taşınmaz ya da taşınırı devrettiği üçüncü kişi; bu kişiler ölmüşse mirasçılarıdır.
İptal Davasının Açılabileceği Durumlar
Tasarrufun iptali davasının açılabileceği durumlar, İcra ve İflas Kanunu’nun 277 vd.maddelerinde düzenlenmiştir. Tasarrufun iptali davalarında alacaklı lehine yorum ilkesi geçerlidir. Mirasçılar arasında yapılan miras taksim sözleşmesi, iptal davasına sıkça konu olan bir sözleşmedir. Miras taksim sözleşmesi ile değeri düşük olan malvarlığı borçluya tahsis edildiğinde, alacaklı bu mirası taksim sözleşmesinin iptalini dava etme hakkı elde ediliyor. Devredilen şirket hisseleri, devredilen miras hisseleri, tapuda şerh verilerek güçlendirilen taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, boşanma protokolü uyarınca devredilen taşınır ve taşınmazlar, borçluların mirasın reddi konusundaki işlemleri, borçlu tarafından yapılan ölünceye kadar bakma sözleşmeleri, borçlunun tenkis davası açmaktan kaçınması, borçlunun gerçekte borçlu olmadığı halde taşınmazı üzerinde ipotek tesis etmesi, borçlunun gerçekte borçlu olmadığı halde başka bir alacaklının alacağına ilişkin ödeme emrine itiraz etmemesi, tasarrufun iptali davasına konu olabilmektedir. Doktrindeki baskın görüşe göre, muvazaalı işlemler geçersiz olduklarından iptal davalarına konu olabilmelerine ihtiyaç ve imkan yoktur. Yargıtay’ın görüşüne göre ise muvazaalı işlemlerin iptali için iptal davasu açılabilecektir. Tasarrufun iptali davalarında alacaklı bakımından ispat kolaylığı bulunmaktadır. Muvazaaya dayalı iptal davalarında aciz vesikası sunulmasına gerek yoktur. Tasarrufun iptali davaları 5 yıllık zamanaşımına tabii iken, muvazaaya dayanan tasarrufun iptali davaları süreye bağlı olmaksızın her zaman açılabilir.
Somut olayda borçlu önce tasarrufla bulunmuş, sonra borçlanmış ise BK m.19’a göre iptal davası açılabilecektir.
Namı müstear ile gizlenmiş işlemler hakkında da tasarrufun iptali davası açılabilir. Borçlunun adını gizleyerek, borçlunun hesabına, kendi adına hareket eden kişilere namı müstear denir.
Borçlunun gerçek bir alacak ve borç ilişkisine dayanmayan temlik işlemleri de tasarrufun iptali davasına konu edilebilir.
Cebri icra satışları bakımından, borçlunun malının satılmasına neden olan icra takibine konu olan alacak muvazaalı bir alacak ise, satış sonucunda satın alma işlemini gerçekleştiren kişi borçlunun yakını ise ve satılan şeyi alacak maddi durumu yok ise bu satış iptal edilebilir.
İptal davasına konu olacak işlemin ekonomik değeri olan bir işlem olması gerekmektedir. Eğer işlemin ekonomik değeri yok ise iptal davası açılabilmesi olanaksızdır.
Hastane işletme ruhsatının devri hakkında da tasarruf iptali davası açılabilmektedir.
İptal davası açılabilecek haller İİK m.278,279 ve 280’de düzenlenmiştir.
İvazsız tasarrufların butlanı: Madde 278 – (Değişik: 18/2/1965-538/114 md.) Mütat hediyeler müstesna olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır. Ancak, bu müddet haciz veya aciz yahut iflastan evvelki iki seneyi geçemez. Aşağıdaki tasarruflar bağışlama gibidir.
- (Değişik : 9/11/1988-3494/53 md.) Karı ve koca ile usul ve füru, (İptal ibare: Anayasa Mahkemesi’nin 11/7/2018 tarihli ve E.: 2018/9, K.: 2018/84 sayılı Kararı ile.)(1) (…)(2) sıhren üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) hısımlar, evlat edinenle evlatlık arasında yapılan ivazlı tasarruflar,
- Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler,
- Borçlunun kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartiyle irat ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma akitleri,
Kanun koyucu borçlunun yaptığı bir tasarrufun işlem emniyeti nedeni ile belli bir süre içerisinde iptal edilebileceğini kabul etmektedir. Borçlu hakkında haciz işlemi yapılmış, borçlunun iflasına karar verilmiş ya da aciz vesikası alınmışsa, hacizden, acizden veya iflastan itibaren geriye doğru iki yıl içerisinde yapılan işlemlerin iptali istenebilir.
Mütat hediyeler borçlunun ekonomik durumuna bakılarak somut olaya göre değerlendirilecektir.
Borçlunun üçüncü dereceye kadar hısımları ve evlatlık ile evlat edinen arasındaki tasarruflar iptale tabidir. Anayasa Mahkemesi’nin 2018 tarihli kararına göre, borçlu ve kardeşi arasındaki bir işlem iptal davasına konu olabilir ancak borçlunun malını alan kardeş, borçlu durumdaki kardeşin malvarlığının borcunu karşılamayacak durumda olduğunu, bu satışı alacaklılara zarar verme kastı ile yaptığını bilmediğini iddia ediyorsa bu kardeşe ispat imkanı tanınmalıdır. Bu ispat imkanı sadece kardeşler arasındaki işlemler için AYM kararı ile tanınmıştır. Uygulamada genellikle, yurtdışında yaşayan kardeşlerin yakınından mal almaları durumunda bu durum iptal davasına konu olmayabilir diye düşünülmektedir. Borçlunun kanunda sayılan hısımları, dördüncü kişiye malı devretmiş ise bu durumda hısımlık dikkate alınmaz.
İvazlar arasında açık bir nispetsizlik varsa, resmi evrakta gösterilen bedelle şeyin satıldığı tarihteki gerçek değeri arasında açık nispetsizlik( bir misli ya da daha fazlası) de iptal sebebidir. Nispetsizlik de sadece borçlu ve üçüncü kişi hakkındaki satış bakımından dikkate alınır. Örneğin, malı alan üçüncü kişi malı dördüncü kişiye yine açık bir nispetsizlik teşkil edecek bedel ile satarsa, bu durumda iptal davası açılamayacaktır.
Acizden dolayı butlan: Madde 279 – Aşağıdaki tasarruflar borcunu ödemiyen bir borçlu tarafından hacizden veya mal bulunmaması sebebile acizden yahut iflasın açılmasından evvelki bir sene içinde yapılmışsa yine batıldır:
1 – Borçlunun teminat göstermeği evvelce taahhüt etmiş olduğu haller müstesna olmak üzere borçlu tarafından mevcut bir borcu temin için yapılan rehinler;
2 – Para veya mutat ödeme vasıtalarından gayrı bir suretle yapılan ödemeler;
3 – Vadesi gelmemiş borç için yapılan ödemeler.
- (Ek : 9/11/1988-3494/54 md.) Kişisel hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler. Bu tasarruflardan istifade eden kimse borçlunun hal ve vaziyetini (borca batık olduğunu) bilmediğini ispat eylerse iptal davası dinlenmez.
1-Borçlu, borçlanırken teminat göstermeyi taahhüt etmediği halde bir alacaklı lehine ipotek kurarsa bu durum diğer alacaklılar bakımından eşitsizlik yarattığından, bu işlem iptale tabiidir.
2-Borçlunun borcuna mahsup olarak, taşınır veya taşınmaz malını vermesi iptal sebebi teşkil etmektedir. Yargıtay’a göre ,bankanın verilen taşınmaz üzerinde ipoteği var ise ve satış bedeli ile gerçek değer arasında fahiş bir fark yok ise bu durum bankalar bakımından mutat ödeme sayılmaktadır.
İİK md.280 ise alacaklılara zarar verme kastı ile yapılan hileli tasarrufların iptalini düzenleyen maddedir. Malvarlığı, borçlarına yetmeyen borçlunun alacaklılarına zarar verme kastı ile yaptığı tüm işlemler borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilir. Üçüncü kişi, borçlunun mali durumunu bilmediğini iddia ve ispat eder ise yapılan tasarruf iptal edilemeyecektir. Burada dava, borçlunun mal kaçırma kastını içeren tasarrufunu takip eden 5 yıl içinde açılmalıdır. Borçlu, alacaklılarına zarar verme kastı ile hareket etmeli, üçüncü kişi iyi niyetli olmamalıdır. Üçüncü kişinin iyi niyetli olmadığı alacaklı tarafından yaklaşık ispat kuralları ile ispat edilir. Yargıtay’a göre borçlunun muhasebecisi veya avukatı onun mali durumunu bilebilecek kişilerdendir. Davalılar arasında, ticari ilişki bulunması da Yargıtay’a göre birbirlerinin mali durumunu bilebileceklerini gösterir. Davalıların medya ortamında arkadaş olmaları ise iptal davasının kabulünü gerektirmemektedir.
Yargıtay’a göre, davacının 278.maddeye göre iptal davasını açmış olması, Mahkemenin 279 veya 280.maddeye göre inceleme yapmasına engel değildir.
Alacaklı, borçlunun alacaklıya zarar verme kastı ile hareket ettiğini her türlü delil ile ya da yaklaşık ispat kuralları ile ispat edebilir.
Borçlunun aynı gün birden fazla taşınmazını, taşınırını satması, borçluların 7 adet parseli üzerinde otel ve müştemilatlar ile birlikte noter kanalı ile diğer davalı şirkete devretmesi, borçlunun aynı gün içinde 10 aracını bir kişiye, 7 aracını da başka bir kişiye satması, borçlunun aynı gün içerisinde 8 bağımsız bölüm satması, üçüncü kişinin borçlunun eşinin muhasebecisi olması, davalıların hepsinin gıda sektöründe bulunması, yapılan satışa rağmen borçlunun taşınmazında borçlunun oturmaya devam etmesi üçüncü, tasarrufa konu olan taşınmazların borçlunun ailesi tarafından kullanılmaya devam ediliyor olması, üçüncü kişi ve borçlunun aynı küçük ilçede bulunuyor olmaları, hayatın olağan akışına aykırı kabul edilip iptal sebebi olarak değerlendirilen örneklerdendir.
Hukuk Genel Kurulu’nun 14 Eylül 2021 tarihli kararında “Bir kimse taşınmazını başka bir kimseye satıp parasını almakta, bir süre sonra taşınmazda değer kazanma olayının olduğunu fark etmekte ve taşınmazı satın alan kişiden kendisine biraz fark ödemesini istemektedir. Bu durumdan rahatsız olan satıcı kardeşine 110.000,00 TL’lik bir senet düzenleyip verir. Kardeşi, borçlu durumunda olan kardeşi hakkında icra takibi başlatır. Takip kesinleştikten sonra usulen hacze gelinir ve aciz hali tespit edilir. Tüm bunlardan sonra da taşınmaz hakkında, alacaklı kardeş tarafından iptal davası açılır. Yerel mahkeme tasarrufun iptaline karar verir. “ Yargıtay 17.Hukuk Dairesi, yerel mahkeme kararını, davacı alacaklı ile davalı borçlu arasında takip konusu borcu doğuran ne gibi bir ilişki olduğunun araştırılması gerektiği, 110.000,00 TL paranın hangi bankadan ödendiği( bu karar uyarınca paranın elden verildiği savunması ile dava geçiştirilemeyecektir), davacının bu kadar yüksek bir miktardaki bir parayı ödünç verecek maddi gücünün olup olmadığının araştırılması, gerektiğinde üçüncü kişi ile borçlu davalının ekonomik durumlarının araştırılması şayet alacağın gerçek olduğu kanaatine varılırsa aciz halinin olup olmadığının araştırılması ve bundan sonra toplanan tüm delillerle durumun değerlendirilip karar verilmesi gerektiği sebebi ile bozmuştur. söylenmektedir. Genel Kurul, 17.Hukuk Dairesi’nden gelen kararı, bozma gerekçesini yerinde bulmuştur.
Stj. Av. Rumeysa Özge Uzkan
HEMEN İLETİŞİME GEÇMEK İÇİN 0 541 485 92 48