İCRA’DA TUTANAK
İcra tutanakları, hukuki işlem içerdiğinde resmi senet niteliği kazanabilmektedir. Tutanaklar maddi fiil içeriyorsa her türlü delille tutanakların aksini ispat mümkünken, hukuki işlem içerdiğinde tutanakların aksinin kesin delille ispat edilmesi gerekmektedir.
İCRA TUTANAKLARININ DELİL NİTELİĞİ
İcra tutanaklarının delil niteliğini açıklarken ilk olarak söylememiz gereken, bu belgelerin resmî belge oldukları ve resmî belgelerin ispat gücüne sahip olduklarıdır. Bu tutanaklar hukuki işlem ihtiva ettiğinde (borçlu icra tutanağında borçlu olduğunu ikrar etmiş, üçüncü kişi icra kefili olmuşsa) ve gerekli imzaları taşıdığı takdirde senet niteliğini kazanmaktadır.Tutanakların delil olarak kullanılabilmeleri için tutanaklarda düzenlenen işlemlerin düzenleyen memurun menfaatine olmaması gerekmektedir. Tutanakta silinmiş yerler olup, şüphe uyandırıyorsa tutanak delil niteliğinde olmayabilecektir.Kanunun belirli bir şekilde yapılmasını kabul ettiği işlemler o şekilde yapılmadığı takdirde tutanakla ispat edilse bile geçerli hale getirilemez.Usulüne uygun olarak düzenlenmiş, imza sahibi aleyhine kesin delil niteliğinde olan icra tutanağı, kayıtsız şartsız para borcu içerdiği takdirde İİK m. 68 anlamındaki belgelerden kabul edilmelidir.Çünkü, bu belgelerde imza, resmi bir makam ya da memur huzurunda atılmış olduğundan noterlikçe onaylı senetlere kıyaslamak gerekmektedir.Hatta, bu belgelerdeki imzalar, resmi bir makam veya memur huzurunda atılmış olduğundan, imzası noterlikçe onaylı senetlere göre daha kuvvetli olduğu da ifade edilmektedir.Kanun koyucu, icra tutanaklarına bazı hallerde özel nitelik yükleyebilmektedir. Borçlunun haczedilebilecek malı bulunmadığında, bu kaydı içeren haciz tutanağı kesin aciz vesikası hükmünde kabul edilmektedirBorçlunun haczedilen malları alacağı ve giderleri karşılamaya yetmezse, bu kayıtlar İİK m. 102’ye göre tutanağa yazılır ve bu tutanak geçici aciz vesikası hükmündedir (İİK m. 105/2). Haciz tutanağı aciz vesikası hükmünde olduğunda ayrıca aciz vesikası düzenlenmez, haciz tutanağının kendisi aciz vesikası hükmünde olur.
TUTANAKLARIN AKSİNİ İSPAT
İİK m. 8/3 yer alan “icra ve iflas dairelerinin tutanakları, hilafı sabit oluncaya kadar muteberdir” hükmünde tutanakların aksini ispat söz konusudur. İcra tutanaklarının aksini ispat, TMK m.7’nin “Bunların içeriğinin doğru olmadığının ispatı, kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça, herhangi bir şekle bağlı değildir” hükmü gereğince özel bir şekle bağlı değildir. Bu hükümle birlikte, HMK m. 201 ele alınmalıdır. HMK m. 201’de resmi senetler kapsama alınarak, senede karşı senetle ispat zorunluluğu kabul edilmiştir. TMK m. 7’de ifade edilen kanunlarda başka bir hüküm bulunmadıkça ifadesi, HMK m. 201’i göstermekte ve her iki maddeyi ele aldığımızda sonuç şu olmaktadır: Resmî belgelerin konusu bir hukuki işlem ise bunun aksi HMK m. 202 ve 203’teki istisnalar hariç tanıkla ispat edilemez, senetle ispat edilmek zorundadır. Resmî belgelerin konusu bir maddi fiil ise, TMK m. 7’deki düzenleme anlam bulur ve bunların aksi tanıkla ispat edilebilir.İcra tutanağı bir hukuki işlemi belgelendiriyorsa ve tutanak borçlu tarafından imzalanmışsa tutanağın aksini ispat etmek, ancak kesin delille mümkün olabilir.
İcra tutanakları, hukuki işlem içerdiğinde resmi senet niteliği kazanabilmektedir. Tutanaklar maddi fiil içeriyorsa her türlü delille tutanakların aksini ispat mümkünken, hukuki işlem içerdiğinde tutanakların aksinin kesin delille ispat edilmesi gerekmektedir.
CMK’DA TUTANAK
DURUŞMA TUTANAĞI
CMK 222:(1) Duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığı, ancak tutanakla ispat olunabilir. Tutanağa karşı yalnız sahtecilik iddiası yöneltilebilir.
Madde ile, duruşmada yasal şekil ve usullere uyulup uyulmadığının tutanakla ispat edileceği, tutulan bu tutanağa karşı sadece “sahtecilik” iddiasında bulunulabileceği hüküm altına alınmıştır.
Tasarının bu düzenlemesi olumlu ve olumsuz iki karine getirmektedir: Tutanağa yazılmış olan her şeklî kuralın uygulanmış ve buna karşılık tutanakta yer almayan noktaların gerçekleşmemiş olduğu kabul edilmiştir.
Maddeden açıkça anlaşılacağı gibi, tutanağın bu ispat gücü sadece Tasarının 229 uncu maddesi ile 230 uncu maddenin birinci fıkrasındaki, “duruşmanın seyrini ve sonuçlarını ana çizgileriyle yansıtan ve yargılama usulünün bütün temel kurallarına uyulduğu” göstermesi bakımından geçerlidir. Buna karşılık, tutanakta yazılan diğer hususlar bakımından geçerli değildir. İspat gücü sadece “duruşma tutanağı” için kabul edilmiştir. Sulh ceza hâkimi veya Cumhuriyet savcısı tarafından soruşturma evresinde hazırlanan tutanakların böyle bir ispat gücü yoktur. Bu nedenle, “yasal şekil ve usuller” dışında kalan ve tutanakta yer alan açıklamalar bakımından genel kurallar uygulanır ve vicdanî delil sistemine göre, sahtelik iddiasına gerek olmadan o husus ispat edilebilir. Tasarı ile duruşma tutanakları, yukarıda açıklanan gerekçelerle, sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli bir yazılı belge olarak kabul edilmiştir. Kabul edilen bu yasal karinenin çürütülmesi için, duruşma tutanağının sahte olduğunun ispat edilmesi şart koşulmuştur.
Ancak şunu da hatırlatmak gerekir ki, karinenin sağlam sayılması, onu yasal delil hâline getirmeyecektir. Hâkimler, makul sınırlar içinde kalmak koşulu ile delillerle bağlı tutulamazlar.
YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas : 2006/13516 Karar : 2008/7818 Tarih : 20.05.2008
CMK 222. Madde
Duruşma Tutanağının İspat Gücü
Uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan sanık Mehmet Büyükmemiş hakkında SALİHLİ Ağır Ceza Mahkemesi’nce yapılan yargılama sonunda, 06.06.2006 tarihinde, 2006/22 esas, 2006/281 karar sayı ile verilen mahkumiyet hükmünün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı`nca hükmün bozulması isteğiyle dava dosyasının tebliğname ekinde 15.11.2006 tarihinde Daireye gönderildiği anlaşıldı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü:
Sanık müdafiinin temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteminin, hükmedilen cezanın süresine göre, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 8/1, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 318. ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 299. maddeleri uyarınca reddine karar verilerek dosya üzerinde inceleme yapılmıştır.
Hükme esas teşkil eden, tanık Hasan Aydoğdu hakkında uyuşturucu madde ticareti yapmak suçu ile ilgili düzenlenen, soruşturma evresine ilişkin tutanak ve belgelerin onaysız fotokopilerine dayanılarak ve adı geçen hakkındaki dava dosyası incelenmeden hüküm kurulmak suretiyle CMK.nun 169 ve 222. maddelerine aykırılık oluşturulması,
Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, diğer yönler incelenmeksizin hükmün istem gibi ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
Soruşturma Evresinde Yapılan İşlemlerin Tutanağa Bağlanması
CMK 169. Madde
(1) Şüphelinin ifadesinin alınması veya sorgusu, tanık ve bilirkişinin dinlenmesi veya bir keşif ve muayene sırasında Cumhuriyet savcısı veya sulh ceza hâkiminin yanında bir zabıt kâtibi bulunur. Acele hâllerde, yemin vermek koşuluyla, başka bir kimse, yazman olarak görevlendirilebilir.
(2) Her soruşturma işlemi tutanağa bağlanır. Tutanak, adlî kolluk görevlisi, Cumhuriyet savcısı veya sulh ceza hâkimi ile hazır bulunan zabıt kâtibi tarafından imza edilir.
(3) Müdafi veya vekil sıfatıyla hazır bulunduğu işlemlerle ilgili tutanakta avukatın isim ve imzasına da yer verilir.
(4) Tutanak, işlemin yapıldığı yeri, tarihi, başlama ve bitiş saatini ve işleme katılan veya ilgisi bulunan kimselerin isimlerini içerir.
(5) İşlemde hazır bulunan ilgililerce onanmak üzere tutanağın kendilerini ilgilendiren kısımları okunur veya okumaları için kendilerine verilir. Bu husus tutanağa yazılarak ilgililere imza ettirilir.
(6) İmzadan kaçınma hâlinde nedenleri tutanağa geçirilir.
Madde, soruşturma evresinde yapılacak işlemlerin icrası yönünde bir temel koşulu göstermekte ve işlemlerin tutanağa bağlanması usulünü düzenlemiş bulunmaktadır.
Soruşturma işlemleri yapılırken mutlaka bir zabıt kâtibi bulunacaktır; aksi takdirde işlem hukuken yok sayılır. Zabıt kâtibi kanun ve nizamlara göre atanmış bir Devlet memuru olacaktır; ancak ivedi hâllerde, Cumhuriyet savcısı veya o yer sulh ceza hâkimi, yemin vererek diğer bir kimseye, istisnaen, zabıt kâtibi görevini verebilirler. Arz olunan koşulun sonucu her işlem, ikinci fıkranın da belirttiği üzere bir tutanağa bağlanacaktır. Tutanağın hüküm taşıması için ise işlemi gerçekleştiren Cumhuriyet savcısı veya sulh ceza hâkimi ile zabıt kâtibinin imzalarını taşıması ve hazır bulunduğu işlemlerde avukatın isim ve imzasına yer verilmesi zorunludur. Ayrıca işlemde hazır bulunan ilgililere, düzenlenen tutanağın kendilerini ilgilendiren kısımları okunacak yahut okumaları için kendilerine verilecek ve bunları onamaları istenecektir. Ayrıca bütün bu hususların yerine getirildiği tutanağa geçirilecektir. Adı geçenler tutanağı imzadan kaçınacak olurlarsa, kaçınma nedenleri de tutanağa geçirilecektir.
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/2296 Karar : 2018/6455 Tarih : 17.05.2018
CMK 169. Madde
Soruşturma Evresinde Yapılan İşlemlerin Tutanağa Bağlanması
Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
1- Hüküm tarihinde farklı yargı çevresinde bulunan … E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka bir suçtan hükümlü olduğu anlaşılan sanığa duruşmadan bağışık tutulmak isteyip istemediği sorulmadan ve bu hususta bir karar alınmadan, hükmün açıklandığı 16/12/2014 tarihli duruşmada SEGBİS yoluyla veya bizzat hazır edilmeyerek hükümlülüğüne karar verilmesi suretiyle, 5271 sayılı CMK’nın 196. maddesine aykırı olarak savunma hakkının kısıtlanması,
2- Soruşturma belgelerinin aslı veya onaylı suretleri getirtilmeden yazılı şekilde hüküm kurularak CMK’nın 169/2. maddesine aykırı davranılması,
3- Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin 04/11/2005 yerine, 16/07/2008 olarak yazılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 17.05.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi
HMK’DA TUTANAK
HMK 154. Madde
(1) Hâkim, tahkikat ve yargılama işlemlerinin icrasıyla, iki tarafın ve diğer ilgililerin sözlü açıklamalarını, gerekirse özet olarak zabıt kâtibi aracılığıyla tutanağa kaydettirir.
(2) Taraflar veya diğer ilgililer sözlü açıklamalarını hâkimin izniyle doğrudan da tutanağa yazdırabilir.
(3) Aşağıdaki hususlar mutlak olarak tutanağa yazılır:
a) Mahkemenin adı, duruşmanın açıldığı yer, gün ve saat.
b) Hâkim, zabıt kâtibi, hazır bulunan taraflar ve varsa vekilleri, kanuni temsilcileri, fer’î müdahil ve tercümanın ad ve soyadları.
c) Yargılamanın aleni ya da gizli yapıldığı.
ç) Beyanda bulunana okunmak ve imzası alınmak kaydıyla ikrar, yeminin edası, davanın geri alınmasına muvafakat, davadan feragat, davayı kabule ilişkin beyanlar ve sulh müzakereleri ile sonucu.
d) Beyanda bulunana okunmak kaydıyla taraf, tanık, bilirkişi veya uzman kişi beyanı.
e) Duruşma dışında yapılan işlemlerin özeti.
f) Tarafların sundukları belgelerin neler olduğu.
g) Tarafların soruşturmaya ilişkin istekleri ile diğer kanunların tutanağa yazılmasını emrettiği konular.
ğ) Ara kararları ve hükmün sonucu.
h) Karar veya hükmün açıklanma biçimi.
(4) Tutanakta sözü edilen veya dosyaya konduğu belirtilen belgeler de tutanağın eki sayılır.
(5) Tahkikat ve yargılama sırasında yapılan işlemler teknik araçlarla kayda alınırsa, bu durum bir tutanakla tespit olunur.
Madde 1086 sayılı Kanunun 151 inci maddesine tekabül etmektedir. Birinci fıkrada, tutanağa, yargılama işlemleri ile iki tarafın ve diğer ilgililerin sözlü açıklamalarının yazılacağı belirtilip, böylece tutanağın amacı ortaya konmuştur.
İkinci fıkrada, sözlü açıklamaların doğrudan ancak hâkimin izniyle tutanağa geçirilebileceği belirtilmiş; üçüncü fıkrada, tutanakta mutlaka bulunması gereken hususlar gösterilmiştir. Bu fıkranın (ç) bendinde, imza ile onanması zorunlu bazı işlemler gösterilmiş, böylece bu konularda imzanın bir şekil şartı olduğu kabul edilmiştir. Hâkim yargılama sırasında yapılan işlemleri teknik araçlarla kayıt ettirebilir. Bu hâlde kayıtların bir tutanak hâline getirilmesi öngörülmüştür. Kayıtların tutanakla çelişmesi hâlinde çelişkinin, ön sorunların tahkiki biçiminde hâlledileceği kabul edilmiştir.
YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/1606 Karar : 2017/4479 Tarih : 28.03.2017
HMK 154. Madde
Tutanak
Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine kira alacağı ve tahliye istemli olarak başlatılan icra takibine davalı borçlunun itirazı üzerine davacı İcra Mahkemesi’nden itirazın kaldırılması ve tahliye isteminde bulunmuş, Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karar davacı alacaklı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davalı asıl her ne kadar 11/11/2015 tarihli celsede “ Açılan davayla ilgili tahliyeyi kabul ediyorum. Ancak itirazı kabul etmiyorum. Davanın reddine karar verilmesini talep ediyorum ” demiş ise de, alınan beyan 6100 sayılı HMK’nun 154/3-ç maddesinde yer alan şekil şartlarına uymamaktadır.Bu durumda davalı asilin usule uygun kabul beyanının varlığından söz edilemeyeceğinden, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere ve davanın temerrüt gerçekleşmeden açılmış olmasına göre davacı vekilinin tahliyenin reddine yönelik temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacı vekilinin alacağa yönelik temyiz itirazlarına gelince; davacı alacaklı, 01/10/2014 başlangıç tarihli, sözlü kira sözleşmesine dayanarak 05/06/2015 tarihinde başlattığı icra takibi ile 5.500,00 TL kira ve 334,97 TL işlemiş faiz alacağının tahsilini talep etmiş, davalı borçlu süresinde verdiği itiraz dilekçesinde “Ben bu borca itiraz ediyorum. Benim böyle bir borcum yoktur. Kiraya itiraz ediyorum. Faize itiraz ediyorum.” demekle borca itiraz etmiştir. Davalı borçlu açıkça sözlü kira sözleşmesine karşı çıkmadığına ve takip konusu alacağı ödediğine dair ödeme belgesi getirmediğine göre davacı alacaklının itirazın kaldırılması talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde itirazın kaldırılması talebinin reddine karar verilmesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenle, davacı vekilinin alacağa yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün İİK’nun 366. ve 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle tahliyenin reddine yönelik temyiz itirazlarının reddine, taraflarca İİK’nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın temyiz edene iadesine, 28.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.