AİLELERİN EVLİĞE MÜDAHALESİ

Evliliğin sona ermesinde diğer sebepler yanında, eşlerin ailelerinin evliliğe müdahalesinin de etkili olduğu görülmektedir. Türk örf-adetleri, aile yaşantısı ve sosyo-kültürel yapının etkisiyle, aileler çocuklarına çok düşkündür; çocuklarının evliliğine bile müdahale edip korumaya çalışırken, diğer eşe sözlü veya fiziksel şiddet uygulanan birçok evlilik sona ermektedir.

Aile müdahalesi nedeniyle yaşanan tartışmalar mahkemeye taşınınca, Yargıtay bu durumu incelemiş ve müdahaleye sessiz kalan eşin kusurlu olduğu ile diğer eş için evlilik birliğinin devamının mümkün olmadığı yönünde içtihat  geliştirmiştir. Bunlardan bazıları aşağıda verilmektedir:

 

 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 04.07.2018 Tarih, 2016/21181 Esas ve 2018/8614 Karar sayılı ilamı;

Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı erkeğin, bağımsız konut temin etmediği, aile müdahalesine sessiz kaldığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlarda eşleri birlikte yaşamaya zorlamak mümkün olmadığından, davanın reddi doğru değildir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 23.01.2013 Tarih, 2012/15308 Esas ve 2013/1490 Karar sayılı ilamı;

“Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davalı-davacı kocanın kardeşinin eşine fiziksel şiddet uygulaması ile hakaretlerine sessiz kaldığı, eşinin ihtiyaçlarıyla ilgilenmediği ve bağımsız konut temin etmediği anlaşılmaktadır. Ayrıca, davacı-davalı kadının babasının kocasına hakaretlerine ve ailesinin evliliğe müdahalesine sessiz kaldığı görülmektedir. Buna göre, boşanmaya neden olan olaylarda davalı-davacı kocanın daha ağır kusurlu olduğu ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak, taraflar arasında evliliği sürdürülemez derecede geçimsizlik mevcuttur. Olayların akışı karşısında tarafların dava açmakta haklı oldukları söylenebilir. Bu şartlar altında, eşleri birlikte yaşamaya zorlamak kanunen mümkün olmadığından, davaların reddi doğru değildir.”

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 22.04.2010 Tarih, 2009/4635 Esas ve 2010/8124 Karar sayılı ilamı;

“Yapılan soruşturma ve toplanan deliller sonucunda, davalının ortak konut teminine yanaşmadığı, ayrıca ailesinin davacı kadın ve ailesine karşı hakaretlerine ve davacıyı kovmalarına sessiz kaldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, taraflar arasında evliliği sürdürülemez kılan ciddi bir geçimsizlik bulunduğu anlaşılmaktadır. Nitekim, olayların gelişimi karşısında davacının dava açmakta haklı olduğu kabul edilmelidir. Dolayısıyla, bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamak artık kanunen mümkün görülmemektedir. Buna rağmen, boşanmaya (TMK md. 166/1) karar verilecek yerde yetersiz bir gerekçeyle davanın reddedilmesi hukuken doğru bulunmamıştır.”

 HEMEN İLETİŞİME GEÇMEK İÇİN: 0 541 485 92 48