Taraflar davada iddia ve savunmalarını ileri sürmektedir. Bu iddia ve savunmalar da bir takım yaşanmış vakıalara dayanmaktadır. Bu vakıalar eğer ki taraflar arasında çekişmeli ise bunun ispat edilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Taraflar iddia ettikleri, ileri sürdükleri vakıaları ispat etmelidirler ki bunların gerçekte var olduğu anlaşılsın ve hakim de buna göre bir kanaat getirip karar verebilsin.

Deliller kesin deliller ve takdiri deliller olarak sınıflandırılmaktadır. Kesin deliller kanunun belirlediği ve bulunduğu halde hakimin takdir yetkisinin ortadan kalktığı delillerdir. Kesin delilin öngörüldüğü halde hakim başka delil inceleyemeyecektir. Hakim bir vakıanın kesin delille ispat edilmesi halinde bu vakıanın doğruluğunu kabul etmek ve buna uygun karar vermek zorundadır. Takdiri deliller ise hakimi bağlayıcı nitelikte değillerdir. Hakimin serbestçe takdir edebileceği delillerdir. Bunlar tanık, bilirkişi ve keşiftir.

Tanık, davada ileri sürülmüş olan vakıanın geçmişte yaşandığına dair bilgi aktarımında bulunan kimsedir. Davanın tarafı olmayan üçüncü kişiler tanıklık yapabilecektir. Hakim bu tanıkları mahkemede dinleyecek olmakla beraber bu tanıkların beyanlarını hükmüne esas alıp almaması hususu kendisinin takdirindedir.

Mahkemede tanık sunulmaması durumunda uyuşmazlık konusu vakıaların ispatının gerçekleşmesi güç duruma düşecektir. Her ne kadar takdiri delillerden olsa da tanık ile ispat çoğu zaman belirleyici rol oynayabilmektedir. Hâkimde bir kanaat oluşması davanın istikbali açısından önem arz ederken en çok başvurulan delillerden olan tanık delilinin davada kullanılmaması hak kayıplarına neden olabilecektir.