Adil yargılanma hakkının en önemli unsurlarından biri makul sürede yargılanma hakkıdır. Bu hak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesi ve Anayasanın 141. maddesiyle güvence altına alınmıştır. Anayasa mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları mahkemesine gelen uyuşmazlıkların çok büyük bir bölümü makul sürede yargılanmayla ilgilidir. Yargı mercilerine duyulan güvenin korunması için hakkın mümkün olan en kısa sürede hak sahibine teslim edilmesi, uyuşmazlığın taraflarının en kısa sürede tatmin edilmesi gerekmektedir. Bu sürece uzadıkça delillerin kaybedilmesinden, tarafların dava giderlerini karşılayabilme gücünü kaybetmesinden ya da tarafların manevi yıpranmalarından söz edilir. Taraflar için adalete olan inancın korunması için bu sürenin makul olması gerekir. Makul sürede yargılanma hakkı, hak sahibine yargılamalarının makul sürede bitirilmesini talep etme yetkisi vermektedir. Öncelikle makul sürede yargılanmadan bahsedersek, uzun yargılama kavramı üzerinde durmamız gerekir. Uzun yargılama; bir davanın beklenenden veya öngörülenden uzun sürmesi olarak tanımlanır. Dava tarafları, davanın uzamış olması nedeniyle, makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yoluyla tazminat talep etme hakları bulunmaktadır. Bireysel başvuru yoluyla yapılacak tazminat talepleri için, uzun süren davanın sonucunun bir önemi yoktur. Bu sebeple, uzun yargılama nedeniyle yapılan bireysel başvurularda aranan koşul, yargılamanın makul sürede yapılmaması, davanın uzun sürmüş olmasıdır.
Anayasa’nın 36/1. maddesinde: “Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. …”;
Anayasa’nın 141/4. maddesinde: “Davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılması, yargının görevidir.”;
Tek başına bir sebep olarak davaların uzun sürmesi makul sürede yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğurmaktadır. Hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hem de Anayasa Mahkemesi uzun yargılama nedeniyle makul sürede yargılanma hakkı ihlal edilen başvuruculara ciddi miktarlarda tazminat ödemektedir. Ağır ceza ve asliye ceza mahkemelerinde görülen her türlü ceza davası nedeniyle bireysel başvuru yoluyla tazminat davası açmak mümkündür. Ceza davalarında makul sürenin başlangıcı, bir kişiye suç işlediği iddiasının yetkili makamlar tarafından bildirilmesi veya isnattan ilk olarak etkilendiği arama ve gözaltı gibi birtakım tedbirlerin uygulanması anıdır. Buna göre, makul sürenin başlangıcı, kişinin şüpheli olarak ifadesinin alındığı tarih ya da ifade öncesinde arama-el koyma işlemleri yapılmış ise, bu işlemlerin yapıldığı tarihtir. Sona erme tarihi ise, ceza, hukuk, idari yargı davalarında davanın nihai olarak karara bağlandığı, hükmün kesinleştiği tarihtir. Makul sürede yargılanma hakkının makul süre unsuruna ilişkin olarak Türk Anayasa Mahkemesi ne de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından tespit olunmuş sabit süre sınırları mevcut değildir. Anayasa Mahkemesi yargılamanın makul sürede yapılıp yapılmadığını değerlendirirken, bazı kriterleri dikkate almaktadır.
Davanın Nitelikleri: AYM’ye göre; Taraf sayısı, Keşif ve bilirkişi incelemesi, Hukuki meselenin çözümündeki güçlük, Maddi olayların karmaşıklığı, Delillerin toplanmasında karşılaşılan engeller, Davaların birleşmesi, ayrılması ve benzeri usûl işlemler
Yargılamanın Kaç Dereceli Olduğu Hususu: Yargılamanın tek dereceli olup olmadığı, istinaf ve temyiz aşamalarının bulunup bulunmadığı hususlarının incelenmesidir.
Tarafların ve Makamların Tutumu: AYM, makul sürenin aşılıp aşılmadığını değerlendirirken, davanın taraflarının yargılamayı uzatmaya yönelik davranışlarda bulunup bulunmadığını, kendilerine tanınan usûli hakları gerektiği gibi kullanıp kullanmadıklarını incelemektir.
AYM, ayrıca yetkili makamların tutumlarının yargılamanın uzamasına neden olup olmadığını da dikkate almaktadır. Bu bağlamda, yargılamanın uzamasına sadece yargı yerleri değil, diğer resmî kurumlar da sebebiyet verebilmektedir. AYM, bu tür durumları idari ve yargısal kurumlara atfedilmesi gereken kusurlar olarak nitelendirmektedir.
Tarafların Davanın Hızla Sonuçlandırılmasındaki Menfaati:
AYM, makul sürenin belirlenmesinde, başvurucu için davanın sağlayacağı hukuki korumanın bir an önce gerçekleştirilmesindeki yararının ne olduğunu da dikkate almaktadır. Buna göre, yargılamanın uzun sürüp sürmediği, ihlal iddiasında bulunan tarafın davadan elde etmeyi beklediği hukuki menfaate göre değişmektedir.
Anayasa Mahkemesinin görüşü, yargılama süresinin makul olup olmadığının her bir başvuru açısından münferiden değerlendirilmesi gerektiği yönündedir.
AYM’NİN HÜKMETTİĞİ TAZMİNAT MİKTAR; Anayasa mahkemesi, makul sürede yargılanma hakkının ihlalini tespit ettiğinde manevi tazminata hükmetmektedir. Tazminatla ilgili önceden belirlenen kesin miktarlar yoktur. Yüksek Mahkeme, tazminat miktarını her dosyanın kendi koşullarını dikkate alarak belirlemektedir. Örneğin AYM, 12 yıl altı 6 ay süren bir hukuk davasında 19.600 TL, 9 yıl 6 ay süren ceza davasında 14.000 TL, 10 yıl 6 ay süren idari yargı davasında 24.000 TL manevi tazminata hükmedilmiştir. AYM’nin hükmettiği tazminatı almak için kararın tebliğini takiben Hazine ve Maliye Bakanlığına başvurmak gerekir. Bakanlığın ödemeyi başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapması gerekir. Ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanır. AYM’ye uzun yargılama nedeniyle hak ihlali gerekçesiyle başvuru yapabilmek için gerekli şartlar;
Kesin kararın öğrenilmesi tarihinden itibaren 30 içinde bireysel başvurunun yapılması, devam eden davalarda bu süre aranmamaktadır.
Bireysel Başvuru Formunun Anayasa, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45 ila 51. Maddeleri ve 12/7/2012 gün ve 28351 sayılı Resmî Gazete ’de yayımlanan Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü ’nün 59 ila 84. Maddelerine uygun olarak doldurulması,
Yapılan Bireysel Başvurunun kişi, zaman, yer ve konu yönünden mevzuata uygun olması,
Olağan iç hukuk yollarının tüketilmesi akabinde Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvurunun yapılmış olması gerekir.