Acente, simsar veya komisyoncu olarak adlandırılan gerçek veya tüzel kişiler bilindiği üzere ticari işletme Hukuku içerisinde tacir yardımcıları olarak düzenlenen kurumlardır. Bunlar tacir yardımcısıdır. Aslında madalyonun bir diğer yüzü olarak kendileri de tacirdir. Tacirin kim olduğu TTK12 ve devamında düzenlenmektedir. Hem gerçek kişi tacirler hem de tüzel kişi tacir ve akabinde zaten tacir olmaya bağlanan sonuçlar bakımından ticari işletme hukukunun en önemli konuları arasında yer alır.

Tacir denilen gerçek veya tüzel kişiler kendisine yardımcı olarak atayabileceği kişileri kanun koyucu iki başlık altında öngörmüştür. Ağırlıkla borçlar kanununda ve ticaret kanununda hükümler vardır. Bağımlı tacir yardımcıları dendiğinde bunların mesai saatlerinin belirlenmesinde, işe gidiş gelişlerde, yemek saatlerine varana kadar tacire bağlıdır ve bağımsız değildirler. Her zaman bunların da gerçek kişi olması gerekmektedir. Dolayısıyla bunlar zaten bir bağımlılık ilişkisi içerisinde çalışır ve sabit ücret alırlar. Oysa bağımsız tacir yardımcılarının hepsi bakımından kült olarak şu söylenebilir: bağımsız tacir yardımcıları bir kere tacire tabi olmayan tacir yardımcılarıdırlar. Bir kere kendi işletmesinin saat kaçta açılıp kaçta kapanacağını, tesisatını, masrafını kendisi belirlemektedir. Bu da bağımlı tacir yardımcılarından ayırır. Yardımcı olduğu tacir ile acentelik sözleşmesine göre mesela komisyonculuk, simsarlık sözleşmesine göre çalışırlar. Bağımsız tacir yardımcılarını, bağımlı tacir yardımcılarından ayıran en önemli hukuki özellik, bağımsız tacir yardımcılarının müvekkili adına ve hesabına yaptıkları veya aracılık ettikleri hukuki işlemler başarıya ulaştığı takdirde tacirle kendi aralarındaki sözleşmeye istinaden eğer sözleşme yoksa, mesela acentede öyledir, oradaki ticari teamüle göre ve o da yoksa mahkeme kararı ile bir ücret tahakkuk eder. Bağımsız tacir yardımcısı olarak tacir de simsar da komisyoncu da sonuç itibariyle müvekkili adı ve hesabına yaptıkları hukuki işlemler başarıya ulaştığı takdirde veya temsil yetkisi olmadığı durumda, mesela simsarda yoktur ya da aracı acentede de temsil yetkisi kural olarak yoktur, onların aracılık etmiş olduğu hukuki işlemler başarılı olduğu zaman müvekkil ve üçüncü şahıs bir araya getiriliyor, işlemler başarılı olduğu takdirde, bunlar kural olarak sabit ücret almazlar. Sözleşmede sabit ücret belirlenebilir fakat ağırlıklı olarak belirli bir yüzde olarak belirlenmesi gerekir. Bu uygulamada prim olarak adlandırılmaktadır.

Acente denilen tacir yardımcısı uygulamada çok yaygın olarak karşımıza çıkmaktadır. Burada klasik ticari işletme hukuku kitaplarına bakıldığında bağımsız tacir yardımcıları; acente, simsar ve komisyoncu olarak üç ana bölümde incelenmektedir. Bazı hocalar ‘tek satıcıyı’ da burada ele almaktadır. Tek satıcı ne acente formatında ne komisyoncu formatında ne de simsar formatındadır. Aslında tek satıcı kanaatimce bir tacir yardımcısı değildir. Çünkü tek satıcı, tek satıcılık sözleşmesi ile çalıştığı yer ve bölge içerisinde hangi tacir ile çalışıyor ise tacirden malı alır, parasını öder kendi mülkiyetine geçirir ve üzerine de karını koyup satar. Tek satıcı hiç kimsenin hukuki anlamda temsil yetkisi ya da aracılık şeklinde bir yardımcısı değildir. Kendi adına ve hesabına çalışır. Oysa diğerlerinin hepsinde bir başkasının adına ve hesabına hukuki işlem yapmak söz konusudur. Bu sebeple kanaatimizce bağımsız tacir değildir.

Acente bağımsız tacir yardımcılarından bir tanesidir. Uygulamaya bakıldığında satış sürüm acenteleri, borsada çalışan acenteler, deniz ticareti acenteleri, sigorta acenteleri; hatta sigorta acenteleri için ayrıca özel şartlar getirildi.

Acente, TTK102 vd. ‘da düzenlenmektedir. Seyahat acenteleri kanunu da vardır. Burada anlatılan acenteye bu girmez. Fakat boşluk olduğu zaman boşluk doldurucu olarak hüküm ifade edebilir. Borçlar kanunu m19 burada ciddi anlamda uygulama alanı bulur. Borçlar kanunu olmadan ticaret hukuku zaten anlatılamayacaktır.

  1. Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler MADDE 19

Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.

                Borçlu, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz.

Yapılan sözleşmenin başlığında ne yazdığına bakarak karar vermemek gerekmektedir. ‘Acentelik sözleşmesi’ sözleşmenin başlığında yer alıyor diye hemen karar vermemek gerekmektedir. TBK19, tarafların bu sözleşmedeki gerçek amaçlarını ortaya çıkartın demektedir. Muvazaa hükmüdür. Bu itibarla önümüze gelen meseledeki kişinin acente olup olmadığını anlamak için bir kere TTK102’de ifade edilen acentelik ilişkisinin unsurları var mı buna bakılmalıdır. Simsarlık veya komisyonculuğun unsurları var mı bunların araştırılması gerekmektedir. Hangisine girdiğinin araştırılması gerekmektedir. Bu çerçevede bunun kesinlikle dikkatten kaçmaması gerekmektedir.

Örneğin uygulamada sözleşmenin başlığına temsilcilik sözleşmesi yazılmıştır. Sözleşmenin içeriği de garip bir şekilde dolduruluyor. Halbuki temsilciliğin ne anlama geldiğini dahi bilmiyorlar. Birinin adına ve hesabına hukuki işlem yapan kişi doğrudan temsilcidir. Kendi adına başkası hesabına hukuki işlem yapan kişi de dolaylı temsilcidir. Demek ki temsil ilişkisinden bahsedilebilmesi için ortada bir hukuki işlem olmalıdır. Bu itibarla bunlar hep bağlantılıdır.