HEMEN İLETİŞİME GEÇMEK İÇİN: 0 541 485 92 48

Muris Muvazaası Nedir?

                        Bağışlamanın satış olarak gösterilmesi, nitelikli muvazaaya örnek teşkil etmektedir. Taraflar, yaptıkları bağışlama sözleşmesini gizlemek için dışarıya karşı işlemi sanki bir satış yapılmış gibi göstermektedirler. Görünüşteki işlemin muvazaalı olması gizli işlemi geçersiz kılmamaktadır. Sorun, geçerliliği şekle bağlı işlemin muvazaalı olarak başka bir işlem altına gizlenirse muvazaalı işlem için yapılan işlemin gizlenen işlem için geçerlilik koşulunu sağlayıp sağlamayacağıdır. İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre taşınmaz söz konusu ise taşınmazın satış sözleşmesi muvazaa sebebiyle, gizlenen taşınmazın bağışlanmasına ilişkin sözleşme ise şekle aykırılık sebebi ile kesin hükümsüzdür. Bağışlama işlemi şekle aykırılık sebebiyle geçersiz sayılınca tapuya yapılan tescil de yolsuz tescil hükmünde olacak böylece taşınmaz terekeden çıkmamış olacaktır.

Senede karşı senetle ispat kuralına göre, taraflar arasında senede bağlanmış bir işlemin muvazaalı olduğu tanıkla ispatlanamamaktadır. Yargıtay 1974 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı ile murisin saklı pay kurallarını ihlal etmek amacı ile yapmış olduğu muvazaalı işlemlerde mirasçıların külli halef sıfatı ile dava açmadıklarını kabul etmiştir. Mirasçıların, ihlal edilen miras haklarına dayanarak üçüncü kişi sıfatı ile dava açtıkları bu nedenle de tanıkla ispat kuralına takılmayacakları kabul edildi. Eğer muris muvazaası, yani mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla yaptığı kazandırmalar söz konusu ise Yargıtay, saklı paylı olsun olmasın mirasçılara muvazaayı ispat avantajı sağlıyor. Ancak Yargıtay, tanık ifadeleri yanında hayatın olağan akışını, gelenek görenekleri, murisin sözleşmeyi yapmakta haklı bir nedeninin bulunup bulunmadığını, davalı yanın alış gücünün olup olmadığını, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki farkı da dikkate almaktadır.

Muris Muvazaası Davaları Nasıl Sonuçlanır?

Yargıtay’a göre, bağışlamanın ölünceye kadar bakma sözleşmesi olarak gösterildiği hallerde ise mirasbırakanın akit tarihindeki yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan malvarlığı, temlik edilen malın tüm malvarlığına oranı ve bunun makul sayılacak bir sınırda kalıp kalmadığı araştırılarak sonuca gidilmelidir.

Mirasbırakan, sağlığında mirasçılar arasında bir paylaştırma yapmak isterse fakat işlemleri masrafları çok olduğundan bağışlama yerine satış olarak gösterirse ve ölümünden sonra bir mirasçının yapılan satışın muvazaalı olduğunu ileri sürerse, Yargıtay’a göre makul bir paylaştırma yapılabilmesi için bu muvazaalı işlemler gerçekleştirilmişse mirasçılardan mal kaçırma amacı olmadığından burada muvazaa her türlü delille ispatlanamamaktadır. Bu bakımdan 74 tarihli İBK sınırlanmış olmaktadır. Yargıtay’a göre kazandırma kişiyi koruma, güvence altına alma duygusu ile yapılmışsa, mirasbırakanın mal kaçırma kastı mevcut değil ise –somut olayda yaşlı karısına ölümünden evvel bir taşınmazını bağışlamak isteyen kişi bunu satış olarak gösteriyor, çocuklardan biri de bu muvazaalı işlem sebebiyle dava açıyor- muvazaa her türlü delille ispatlanamaz. Yargıtay bu kararında da 74 tarihli İBK’nın kapsamı dışına çıkmıştır.

Yargıtay’ın 1987 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre yolsuz tescilin düzeltilmesi davası ve tenkis davası terditli olarak açılabilmektedir. Yine Yargıtay’a göre tenkis davası açılıp sonuçlandıktan sonra tenkis davasının açılmasının ise imkanı yoktur.

Stj. Av. Rumeysa Özge Uzkan

HEMEN İLETİŞİME GEÇMEK İÇİN: 0 541 485 92 48